Erzurumlu Halk Ozanları
  ERZURUM
 
        
       - İLİMİZİN TARİHİ-
Erzurum, günümüze kadar Theodosiopolis, Karin, Kalikala, Karnoi Kal(gh) ak gibi isimler altında anılmıştır. Şimdiki adıolan Erzurum ise, Erzen el-Rum'dan türemiştir. Anlamı ''Roma arazisindeki Erzen'dir. Diğer bir rivayete göre Erzurum kelimesi Arz-ı Rum yanı Bizans ülkesinden meydana gelmiştir. Selçuklu paraları üzerinde şehrin adı Erzen el-Rum, Arzan-ı Rum ve Arz-ı Rum'dur.xvıı.yy'in büyük Türk gezginlerinden olup, Erzurum'da görevle kısa bir müddet ikamet eden Evliya Çelebi, şehrin adı ile ilgili olarak şunları yazmaktadır:''Erzen-i Rum yani Erzurum. Bazıları Erzurum da der. Azerbaycan civarinda geniş bir eyalettir.Bazı tarihlerde Nuşirevan-i Adil tarafından kurulmuş denirsede doğrusu Akçakoyunlu padişahlarindan Gündüzbayoğlu Soktar oğlu Erzenbay tarafindan yapıldığıdır''. Jean Babtist Tavernier, Th.Ch. Fleurian. J.Brant, H.W. Dowe, HSuter, E.Smith, W.F. Ainsworth, J. Taylor, H.Tozer, H.F.B. Lynch ve C.F. Lehmann-Haupt gibi gezginler Erzurum hakkında önemli bilgiler vermekte, gördüklerini kendi fikirlerine göre ifade etmektedir.
Erzurum ve çevresi oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Karaz, Kırmızıtaş, Güzelova, Pulur, Sos, ve daha çok yerde eski yerleşme alanları bulunmuştur. Atatürk Üniversitesi tarafından Hasan Kale'de yapılan ve halen devam etmekte olan kazılara göre, tarih öncesi devirlere ait kalıntılar ortaya çikarılmış ve çıkarılmaktadır. Urartu çağına ait kalıntılara da rastlanılmaktadır.
Şimdiki Erzurum, ovanın doğusunda bir tepe üzerindedir. Bu durumu ile Bolu'ya, Ilıca yönunden bakıldığında ise Manisaya benzemektedir. Tarih boyunca Med, Pers ve Sasani istilalarına uğrayan Erzurum, askeri ihtiyaçlar göz onünede tutularak, burada inşa edilmiştir. Özellikle, doğu politikasina ister istemez büyük önem veren Bizanslilar, Karaz'daki yerleşme alanını terk ederek, dağlara daha yakın olan tepede, Theodosiopolis kalesini inşa etmişlerdir. İran'dan devamli akınlarin ilk uğrak noktası olan kale, Anatolius'un emri ile 415-422 tarihleri arasinda vucuda getirilmiştir. Ancak çok tahribat gören kalenin bu devre ait hiç bir kalinti kalmamiştir. Türk devresine ait yapilar şehre hakim olmuştur. Dış istilalar yanında dini mücadeler de Theodosiopolis'de büyük etkiler yapmiş, Ermeni ve Rumlar arasında devamlı fikir ayriliği bazen büyük sürtüşmelere sebebiyet vermiştir. Bizanlilar Ortodoksluğu, Ermeniler de Gregoryenliği şehirde hakim kılmaya gayret etmişlerdir. Kiliselerdeki ilk ayrilik, tabiariyla halk arasında da hizipleşmeyi sürekli olarak lörüklemiştir. Hiristiyanlik bu durumda iken, doğudan Sasani hegemonyası da Theodosiopolis'i sık sık tehdit etmiştir. Meydana gelen sınır değişmeleri, E.Honigmann'ın ''Bizans'ın Doğu sınırı'' nda bahis konusu edilmiş, bundanda anlaşildığına göre, Erzurum pek kısa aralıklarla Bizans hakimiyetinden çikmiştır. Doğuya ve batıya akan büyük akarsuların kaynakları da erzurum arazisinde idi. İslami yaymaya çalişan Araplar da gazalarını diğer istilacilar gibi bu bölgeye tevcih etmişler, 651'de ilk defa şehir önlerinde gönünmüşlerdi. halkın Saresen dediği bu müslümanların başinda Habib b. Mesleme bulunmakta idi ve islam kumandanı az sonra Erzurumu'da ele geçirmiştir. 653'de, Bizans imparatoru Konstantios, doğudaki bu şehri kurtarmak için bir sefer yaptı ve arapları şehirden çikardı. Muaviye zamanında, murabit denen 2000 kişi burada iskan edilmiştir. 686'da Bizanslı General Leontios, 700'de de Halife Abd el-Melik'in oğlu Abdullah, Erzurum'da hakimiyet sürdüler. 753'de Bizanslilar Theodosiopolis'i tekrar ele geçirdiler. Abbas isimli bir Abbasi kumandanı şehri kuşatmiş ise de, kışın yaklaşması üzerine muhasarayı kaldırmak zorunda kalmiştır. 770-772 yıllarında Erzurum'da isyan patlak vermiş,Ermenilerin ayaklanması güçlükle Amir b. İsmail tarafından bastırılmıştır.
Erzurum ve çevresi arazi yapısı açısından talihsiz bir bölge idi. Büyük bir fay hattı buradan geçmekte ve doğuya doğru uzanmakta idi. Devamlı depremler, hem insan ve hem de yapılar açısından büyük kayıplara meydan vermekteydi. Tarih kaynaklarından ilk tespit edilen yer sarsıntısı 840 yılında meydana gelmiş, Bizans imparatorlarının ve bazı islam fatihlerinin yaptırdığı binalar yerle bir olmuştur. Doğudaki Bizans varlığını Erzurum'da tutmak isteyen imparatorlar, Arapları devamlı surette tehdit ettiler. Katakalon ve İoannis Kurkuas, haçın Hilal karşısında üstünlüğünü sağlamak için mücadele edip durdular.923'deki şiddetli bir Bizans kuşatması, Muhammed b. Nasr el-Hacib'in zamanında yardıma koşması ile önlendi. 949'da İonnis Çimiskes Erzurum'u kalabalık bir Bizans kuvveti ile kuşattı ve Arapların savunduğu yüksek, tahkimi savunma kulelerini yıkarak sehri ele geçirmiştir. Taraflar arasındaki sürekli savaşlara rağmen Erzurum, Suriyeli, Iranlı, Ermeni ve diğer milletlere mensup tüccarların faaliyet gösterdiği yerdi. Bundan da, arz ettiği stratejik durumun büyük önemi vardi
Gazneliler ve Selçuklular arasındaki siyası çekişmenin de Erzurum tarihinde rol oynadığı görülmektedir. Ceyhun'un batısına itilen Türkler, Rey ve Azerbaycan üzerinden ilk defa Kur-Aras vadisine girmişlerdir. Türkler bunları sıkıştırdıkça, onlarda Bizans'ı rahatsız ediyorlardı. Istanbul'daki Bizans imparatorları, doğudaki valilerden aldıkları raporlar üzerine, önemli mezhep farkı bulunan ve emniyetleri için tehlikeli gördükleri Ermenileri daha iç yörelere zorla göç ettirdiler. Tampon bölgenin boşalması sırasında ilk defa Bizanslılar Türklerle karşı karşıyageldiler ve böylece Erzurum'un tarihinde yeni bir dönem açılmıştır.
1048 veya 1049'da Bizans kaynaklarının Skyth veya Tazik dedikleri Türkler, Selçuklular Erzurum'a doğru harekata geçtiler. Sultan Tuğrul verdiği emirle amcası, oğlu İbrahim Yinal ve Kutlamış'ı yeni gaza ucuna yolladı. Bu Türk gazileriTheodosiopolis kalesine (şimdiki şehrin bulunduğu yer) uğramadan, Karaz'a hücum etti. Geniş bir ovanın kuzey-batısında, Euphrates'in yukarı kolunun aktiği araziye yakın yerde bulunan Karaz, o devirde oldukça kalabalık bir şehirdi. Selçuklulara önceden pek önem vermeyen Karazlılar, İbrahim Bey'in muhasaraya başlaması üzerine şehre çekilmiş ve sonrada şavaşa mecbur kalmişlardı. Az sonra şiddetli bir rüzgarın patlak vermesinden faydalanan Selçuklular, yağlı paçavralar ile Karaz'da büyük bir yangın çikarttılar. Bu olayi Karaz'ın sonu oldu ve muhasaradan canını kurtarabilen ahalisi güçlükle asıl kalenın bulunduğu Theodosiopolis'e sığınabildi. 1054 yılında Anadolu seferine çıkan Tuğrul Bey, Pasin'i geçtikten sonra, Erzurum ovasına hakim olan bir tepeye bizzat çıkmış ve kalenin durumunu gözetlemiştir. Theodosiopolis, 1071'de yinehareketli idi. Zira Nuhun Gemisini andıran bir ordu ile imparator Romanos Diodenes, şehre gelmiş ve ikmal hazırlıklarını tamamlayarak Malazgir'e doğru yürüyüşe geçmiştir. Şehirdeki Bizanslılar, imparatoru son defa, bir daha görmemek için üzere uğurluyorlardı. 26 Ağustos 1071' de büyük Türk zaferi, Theodosiopolis'deki Bizans'ın son günleri oldu. Az sonra Türkler Erzurumu ele geçirecekler, Bizans'ın tek taraflı barışı bozmaları üzerine Ege sahillerine kadar gideceklerdir. Erzurum'un nasıl ve ne syrette Selçuklu hakimiyetine geçtiği bilinmemektedir ve bu tarihi zaman parçası maalesef çok karanlık kalmaktadır. 1071-1202 tarihleri arasında Saltuklu Beyliği bu şehre İslami Türk karakteri vermiştir. Beyliğin kurucusu Ebu'l-Kasım Saltuk'tur. Bir rivayete göre burası ile doğunun önemli bir kısmı Alp Arslan tarafından ıkta olarak Saltuk Beyi'ne verilmişti. Baybud, Tercan, İspir, Oltu, Micingird, Koçmaz ve daha birçok kasaba Erzurum'a bağlanmış ve Saltuklu Türkleri tarafından yöneltilmiştir.
Saltuk'un oğlu Emir Ali, 1102-3' de, erzurum hakimidir. Kadı Ahmed'in ''el-Veled uş-Şefik'' indeki Kaım b. Ali'nın, Ali b. Kasım olması gerekmektedir. O, Irak'tan dönüp Erzer-er-Rum denilen Kalikala şehrini aldı kaydı tine bu kaynakta görülmekte ve karanık bir olay gün işiğina çıkarılmaktadır. 1116' da Gürcü kralı David, Saltukluların büyük rakibi olarak ortaya çıkmış ve Pasin Ovası'na kadar ilerleyerek Erzurum'u tehdit etmiştir. Onun çok sayıda Türk'ü öldürdüğü ve yeri yakıp yıktığı Gürcü kaynağı tarafından belirtilmektedir. Artukoğlu İl-Gazi, 1121'de Erzen Beyi Toğan Arslan ile Erzurum'a gelmiş ve Emir Ali'yi de beraberlerine alarak, Tiflis'e kadar bir intikam seferi düzenlemiştir. 1124'te Gürcüler, İspir ve Pasin ovası'na kadar bir karşı akın yaptılar ve bu defaki yürüyüşleri de çok kanlı bir şekilde sonuçlanmıştır. Emir Ali, günümüze kadar bazı değişikliklere uğrayarak kalan Tepsi Minare (saat kulesi)'yi inşa ettirmiştir. Kitabesinde ''Şems el-Mül^ük ve's-Selatin Emir İnanç Yabgu Alp Tuğrul Beğ Ebu'l-Muzaffer Gazi b.Ebu'l-Kasım'' yazısı görülmekte ve bu da Saltuklular'ın eski Türk an'anesine sıkıca bağlı olduklarını göstermektedir. Saltuklular'dan İzz ed-Din, 1168'e kadar saltanat sürmüştür. Onun hakimiyeti esnasında, Azimi'nin yazdığı gibi büyük bir deprem, 1145'de Erzurum'da büyük kayıplara sebebiyet vermiştir. Saltuklu Nasır ed-Din Muhammed'den sonra, 1191'de tahta Mama Hatun geçmiştir. o, ''el-Feth ül-Kussi'' isimli kaynakta da belirtiği üzere, erzurum askeri ile selçuklu heybetinde Ahlata gitmiştir. Tercan'daki türbe ve kervansaray bu hanım tarafından yaptırılmıştır. 1193'de Gürcüler bir kere daha Erzurum önlerinde görüldüler. Erzurum halkı bu olaydan çok etkilenmiş ve '' bu felaket bize nereden geldi. Memleketimizde hiç bir zaman Hiristiyan görmemiştik'' diye şikayetçi olmuştur.
Saltuklu egemenlii 1202'de sona erdi ve Selçuklular Rükned-Din Süleyman Şaah'ın gayretleri ile Erzurum'a sahip olular.
Paralardan öğrenildiğine göre Mugis ed-Din Tuğrul Şahmelik olarak burada göreve başlamış, 1225 yılına kadar kendi başına yöreyi yönetmiştir. 1225-1230 arasında oğlu Cihanşah Erzurum'da bulunmuş, bu sıralarda belirmeye başlayan Konya hakimiyeti Erzurum'u da içine amıştır.Haezemşahlar ile olan yakın ilişkiler Selçuklu Sultanı Ala ed-Din Keykubad'in dikkatini Erzurum ve çevresi üzerine çekmiştir. O, Moğol tehlikesinin ufuklarda görünüşünden az zaman önce Erzurum'u ele geçirmiş ve cihan Şah'ın bağişlanma isteğini kabul etmiştir. 1242'de Moğollar erzurum önlerine geldiler ve Baycu Noyan idaresinde şehri kuşattılar. Sü Başı sınan ed-Din Yakut ümitsiz bir şekilde bu sınır kalesini savundu ise de, Şeref ed-Din Duvin isimli birinin ihaneti sonunda mağlup olmuştur. Osman Turan'a göre ''Erzurum Moğol istilasının ilk kurbanı olmuş ve Moğollar Türkiye'yi istıla kapısını artık açmışlardır''. 1255'de Nahcivan-Erzncan yolculuğusırasında Erzrum'a da uğrayan Rahib Guillaume de Rubrauck, burasını güzel bir olarak tasvir eder. 1297'de Naib Mucir ed-Din Emir Şah ve maiyeti Erzurum'a kötü günler yaşatmışlar ve halktan zorla ağır verdiler tahsil etmişlerdir. Selçukluların 1308' de yıkılması ile ilhanlı nüfuzu kendisini gitikçe hissettirmişir. Çünkü başkent tebriz'i batıya ve denize bağlayan önemli yollar bu şsehirden geçmekteidi. Hace Yakut, kendi adı ile anılan bir medrese yaptırmış ve şehri güzelleştirmiştir (1310). 1336/7'de Erzurumu ziyaret eden İbn Battula, iki Türk kabilesinin rekabet halinde yaşadığını yazmaktadır. O tarihte Erzurum'un en yaşlı ahalisi Tuman idi ve o halsiz oluşuna rağmen İbn Battuta'yı üç gün gelenek icabı misafir etmiştir. Emir Hacı Togay ve Hasan gibi beyler de kendi Türkmenlerine dayanarak Erzurum'da hakimiyet tesis etmişlerdir. Sonuncusu kendi adı ile söylenen Hasan Kalesi'ni inşa etmiş ve Erzurum'u doğudan gelecek baskılara karşı korumuştur. 1340'da Sulduz aşiretinin büyük liderlerinden Çoban'ın Togaylılarla sert mücadelesi yine Erzurum çevresini kana boyamıştır. 1360' da batıdan doğuya genişleyen Eretnalilar Erzurum'u ele geçirdiler. İki yıl sonra da bu hakimiyetin hala devam ettiğini bilmekteyiz. 1377'den az önce de Türe Beğ isimli biri Erzurum hakimidir. 1385'de Karakoyunlu Mehmed Erzurum'da saltanat sürmekte idi. Mavera ün-Nehr ve Iran'ı ele geçiren Temürlenk Kara Mehmet oğlu Mısır Hoca'yı Avnik kalesinde mühasara etmiş ve sonra da Erzurum'u ele geçirmiştir. 1400 ve 1402'de Temürlenk Erzurum'dan geçmiş Ankara Meydan Muharebesi sonunda gerçekleştirdiği Anadolu harekatı dönüşünde kısa bir müddet şehri şereflendirmiştir. Temürlenk burasını önce Mutahhartan'a verdi. Daha sonra da Ali isimli Türkmeni idareci tayin etmiştir. İspanyol kralı adına Semerkand'a gitmekte olan elçilik heyetinde bulunan Ruj Gonzales Klavijo, seyahati sırasında şehirde kalmış ve kısa tasvirde bulunmuştur. Ona göre Erzurum Ali Bey tarafından yönetilmekte ve bir kısım Ermeni de burada yaşamakta idi. Şahruh zamanında erzurum yine birçok olaylara sahne oldu. Kara Yülük olayı uzun müddet halkın hafıizasından silinmedi. 1454 ve 1456'da Uzun Hasan. erzurum havalisine akınlar tertip etti. Safavilerin meşhur şahlarından İsmailde 1499'da Erzurum'dan geçmiş ve 1502'de Sultan Elvend'i bozguna uğratmıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına dahil edilen Erzurum, Safavilerle yapılan savaşlarda da eski tarihi önemini korumuştur. xvıı yy. kaynaklarına göre Paşa sancağı olarak, Şarki Karahisar, Kığı, Hınıs, yukarı Pasin, Malazgird, Tekman, Kız-Uçan, İspir, Tortum, Namervan ve Micingerd sancaklarından meydana gelen beylerleyliği yapılmıştı. 1540 tarihli erzurum Kanunnamesi idari yapı açısından son derece önemlidir. Osmanlı devrinde şehir, Anadolu ve Karadeniz'den doğuya, Iran'a kadar giden büyük askeri ve ticaret yolu üzerinde bulunması sebebi ile de ordunun toplandığı ve dayandığı yerdi. Lala Mustafa, Sinan, Ferhad ve Özdemiroğlu Osman Paşa'ların doğu harpleri esnasında Erzurum'u üs olarak kullandıkları belirtmektedir. Abaza Mehmed Paşa'nın meşhur isyanı, Osmanlı dünyasının gözlerini buraya dikmesine neden olmuştur. (1622). ıv. Murad 1635'de Erzurum'a gelmiş ve Ilıca'dan sonra törenle karşılanmıştır. Revan seferi dolayısıyla Erzurum ve çevresinde hissedilir imar faaliyetleri görülmüş olup, bunu ıv. Murad 'ın verdiği kesin emirlere borçludur.
XIX.yy'da Erzurum tarihinde yeni bir sahife açılmıştır. O zamana kadar şehri tehdit eden ıran tehlikesi, bu tarihten itibaren yerini Hiristiyan Ruslara bırakmıştır. Çar Deli Petro'nun vasiyeti gereği sıcak denizlere inmek isteyen Çarlık Rusyası, Kafkas hakimiyetinin sağlanmasından sonra, ilk defa 1828de, Anadolu'nun doğusuna saldırdı. Yeni Köy Savaşı'nı kazanan Gnl.Paskeviç erzurum'u ele geçirdi. 14 Eylül 1829 Edirne Barışı üzerine Rus ordusu Erzurum'dan çekildi. 1853-1855'de Edirne Barışı üzerine Rus ordusu Erzurum'dan çelildi. 1853-1855'de tekrar Rus tehlikesi Kars'tan sonra Erzurum'u tehdit etmiştir. Osmanlı Hükümeti doğudaki bu büyük tehlike üzerine Erzurum' daha tahkimli hale getirdi ve tabyalar yaptırdı. 1877-8 Osmmanlı Rus Harbinde, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Erzurum'u Ruslara karşı savundu ve 8-9 kasım 1877'de yapılan Aziziye Baskını'nı halkın yardımı ile geri püskürttü. Bu hadilerde ermenilerin ihaneti belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Son savaşta, Osmanlı Devletinin gelecekteki dayanak noktasının Erzurum olduğu daha iyiy anlaşılmıştır. Rus çekilmesinden sonra Erzurum bazı ekonomik krizlerin esir oldu. Hayvan vergisi sebebi ile halk arasında hoşnutsuzluk belirmiş ve hükümete karşı tepkiler meydana gelmiştir. Bu harekat, Meşrutiyet rejimi içib ilk adım sayılmış ve Canveren Derneği tarih rolünü ifade etmiştir. Erzurum, 1. Dünya savaşın'da Türk askeri harekatının yine merkezidir. Sarıkamış başarısızlığı üzerine 16 Şubat 1916'da Ruslar, yine bir ihanet sonucu Erzurumu ele geçirdiler. Son vali Tahsin Bey,Bab-ı Ali'yeçektiği telgrafla bu serhad ve gaziler, şehidler diyarının bir an evvel tekrar şanlı bayrağımıza kavuşturulmasını vurgulamıştır. Erzurum, Ermeni vahşetinin kol gezdiği iki yıllık kara günleri yaşadı. 12 mart 1918'de 1.kafkas kolordusu Komutanı Alb.Kazım Karabekir tarafından kurtarıldı.

Erzurum Coğrafyası Ve Coğrafi Konumu

İki coğrafi bölgede toprakları buluna Erzurum İlinin arazi büyüklüğü yaklaşık 25.066 km² kadar tutar. Bu toprakların kuzey kesimi yani İspir Narman Oltu Olur Pazaryolu Tortum ve Uzundere İlçelerinin toprakları Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz sınırları içinde kalmaktadır. Ancak bu kesim İl topraklarının yaklaşık % 30’ luk bir payını oluşturur. Geriye kalan % 70 gibi önemli bir pay Doğu Anadolu Bölgesi dahilinde yer alır. İl arazi büyüklüğü bakımından sırayla Konya Sivas ve Ankara İllerinden sonra Türkiye’ nin 4. büyük ili konumundadır.

Yeryüzü Şekilleri
Erzurum İli genel olarak yüksek arazilerden oluşur. Örneğin platoların deniz düzeyine göre yükseklikleri 2000 m’ yi bulur bunların üstünde yer alan dağların yükseklikleri ise 3000 m. ve daha yüksektir. Platolar ve dağlar arasında yükseklikleri yaklaşık 1500 ila 1800 metrelere ulaşan Depresyon ovalarıyla oluklar yerleşmiştir. Karasu-Aras Dağlarının bazı dağ kütleleri Erzurum İli arazisini güneyde engebelendirmiştir. Bunların en önemlileri Erzurum kenti ve Erzurum ovası (825 Km²) güneyinde yer almakta olan Palandöken Dağları (Büyük Ejder 3176 m.) ve Pasinler Ovası (540 km²) güneyinde yer alan Şahveled Dağları (Çakmak Dağı 3063 m.) olup Bingöl Dağlarının kuzey yarısı da yine Erzurum İli sınırları içinde kalmaktadır.
İl topraklarını kuzeyden engebelendirmiş olan dağlarsa Kuzey Anadolu Dağlarının ikinci sırasına bağlı yükseltilerdir.

Bunların başlıcaları İspir ve Erzurum arasında yer alan Mescit Dağları (en yüksek nokta 3239 m.) onların doğusundaki Kargapazarı Dağları (Dumlu Dağı 3169 m.) ve bir kısmı Kars ili sınırları içinde kalan Allah
uekber dağlarıdır. Söz konusu edilen bu kuzey ve güneydeki dağların arasına iki önemli depresyon ovası yerleşmiştir. Bunlar Erzurum Kentinin de kenarında kurulmuş olduğu Erzurum ovası ve Hasankale ovası olup her iki ovayı birbirinden 2030 m. yükseklikteki Deveboynu beli ayırır. Bunlardan Erzurum ovasının en alçak kesimi 1850 m Hasankale ovasınınki ise 1650 m. kadardır. Aslında bunlar birer ova özelliği gösterirler.

İklim Özellikleri
İl arazisinin büyük çoğunluğunda karasal iklim özellikleri egemendir. Kışlar uzun ve sert yazlar kısa ve sıcak geçer. İl topraklarının kuzey kesimlerinde yüksekliği yaklaşık 1000 ila 1500 metrelere inen vadi içleriyle çukur sahalarda iklim büyük ölçüde sertliğini yitirir. Erzurum il merkezindeki meteoroloji istasyonunda 1929’ dan bu yana gözlem yapılmaktadır. Yaklaşık 70 yılı bulan gözlem sonuçlarına göre ilde en soğuk ay ortalaması -8.6 C en sıcak ay ortalaması 19.6 C en düşük sıcaklık -35 C ve en yüksek sıcaklık ise 35 C olarak ölçülmüştür. Yıllık yağış tutarı 453 mmm. kadardır. En az yağış kış devresinde düşer. Bu devrenin yağışları kar biçiminde olup kar yağışlı gün sayısı 50 ve kar örtüsünün yerde kalış süresi ise 114 gün kadardır. En yağışlı devre ilkbahar ve yaz mevsimleridir.

Doğal Bitki Örtüsü
İl arazisinde egemen doğal bitki örtüsü step formasyonudur. Orman örtüsü pek yaygın değildir. Bu örtünün alt sınırı 1900-2000 metrelerde başlamakta ve üst sınır 2400 metrelerde son bulmaktadır. Başlıca orman örtüsü alanları Oltu Olur ve Şenkaya ilçelerindeki sarıçam ve meşe ormanlarıyla Erzincan-Aşkale sınırlarında rastlanan meşe ormanlarıdır. İl arazisinin % 60’ tan biraz fazlası steplerle kaplıdır. Bu doğal bitki örtüsü yer yer keven topluluklarıyla verimsiz hale gelse de geniş alanlarda mera hayvancılığına uygun verimli çayırlıklar durumundadır.

Akarsular
İl topraklarının doğu yarısı Hazarakaçlama Havzası içinde kalır. Bu kesimin sularını Aras ırmağı toplar. Batı kesimi ise Basra Körfezi akaçlama alanında kuzey kesimi de Karadeniz akaçlama havzasında kalır. Batı kesimi sularını Karasu kuzey kesimininkini ise Tortum ve Oltu çaylarının birleşmesiyle oluşan Çoruh ırmağı toplar.

Göller
İlde doğal göller azdır. Yapay göller ise yeni yeni oluşmaktadır. İlin en önemli doğal gölü Tortum çayı üzerinde oluşmuş bir Heyelan
-sed gölü olan Tortum gölüdür. Aslında bu göl yönetim olarak 1997’ de ilçe merkezi yapılan Uzundere ilçesi yönetim sınırları içinde kalır. Alanı yaklaşık 8 km² kadar olan bu göl kuzey batıda yer alan Kemerli dağından heyelan yoluyla kayan kütlelerin Tortum çayının yatağını tıkaması yoluyla oluşmuştur. Bu nedenle çayın eski yatağı değişmiş ve önünde yüksekliği 48 metreyi bulan ünlü doğa harikası Tortum (Uzundere) Çağlayanı oluşmuştur. Gölün suları 1963 yılında faaliyete geçen ve 1 km kadar kuzeydeki alçak bir boğazda kurulmuş olan Tortum santralını çalıştırmaktadır. Fazla sular ise serbest akışa bırakılarak Tortum çağlayanını oluşturmaktadır. Yapay göller arasında Serçeme çayı üzerinde yer alan Kuzgun barajı (10.3 km²) Lezgi suyu üzerindeki Palandöken Göleti (22 km²) Aras ırmağı üzerinde Söylemez barajı (14.2 km²) başlıcaları olarak burada hatırlanabilirler.

Nüfus
Erzurum arazi büyüklüğüne koşut bir nüfus barındırmaz. Gerçi 1927’ de 270.400 dolayında olan il nüfusu 2000 yılı itibariyle 942.300’ e ulaşmıştı. Demekki 73 yıllık teorik artış 3.5 katı dolayında gerçekleşmişti. Ancak bu süre içinde Türkiye nüfusunun beş kat dolayında arttığı hatırlanırsa il nüfusunun yavaş artmakta olduğu anlaşılır. Bu durum ilin nüfus yoğunluklarına da yansımıştır. Örneğin 1927’ de km² başına 10.8 kişi düşerken (Türkiye 16.7) 2000 yılında bu yoğunluk 37.6’ ya çıkabilmişti (Türkiye 79.8 idi). İl nüfusunun az oluşu nüfus artış hızının düşük olmasıyla ilgili değildir. Aksine gerek ilde ve gerekse Doğu Anadolu’ da doğal nüfus artış hızı Türkiye ortalamasının (2000’ de % 1.5) çok üstündedir (1950’ de % 3 2000’ de % 2.6 kadardı). Artışın çok yavaş cereyan etmesinde esas rolü ilden göçler oynamaktadır. Gerçekten de 1950-2000 devresinde ilden ayrılarak başka ilde oturan nüfus yaklaşık 490.000’ i bulmuştu. İl dahilinde en büyük kent Erzurum’ dur. Kentin nüfusu 1927’ de 30.800 iken ilk kez 1965’ de 100.000’ i aşmıştı (105.300 kadar). Giderek büyüyen nüfus 1980’ de 200.7 bin 1997’ de 298.7 bin ve 2000’ de ise 367.000 dolayına yükselmişti

<FCK:meta http-equiv="Page-Exit" content="progid:DXImageTransform.Microsoft.Pixelate(duration=2,irisStyle=star
 
  Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol